Ateşten gömlek giyen mültecinin yaşadığı yalnızlığın devası, her birimizin vicdanındaki puzzle parçalarında gizli. Tüm parçalar bir araya gelmeden resim tamam olmuyor, eksik kalıyoruz. İçinde nereye giderse gitsin travmatik geçmişinin izlerini taşıyan mültecinin imtihanı kendi dışında daha da çetin. Mülteci Ressamların yalnızlık hissinde bu insanları kendi düzenlerine göre “kir” olarak gören gelişmiş devletlerin çabalarını göz ardı etmek güç. Düzen-inşası, bugün daha aşikâr göründüğü üzere, yabancılara karşı yürütülen bir aşındırma savaşının içinde olan Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yaşayan 48 yaşındaki Suriyel ressam Abdül Basir ülkesinde yaşanan trajediyi yağlı boya resimlerine yansıttı. Reyhanlı Tayvan Kültür Merkezinde resim atölyesi kuran Basir,?çalışmalarına burada devam ediyor. çocuklara kurs da veren Basir , Suriye’de birçok akrabasını çatışmalarda kaybettiğini söyledi. Basir , Reyhanlı’da yeni bir yaşam kurduğunu ve ülkesinde yaşananları unutmamak adına böyle bir çalışma başlattığını belirtti. Suriye’deki savaştan en çok masum çocukların etkilendiğini vurgulayan ressam Abdül Basir Onların sesini duyurmak ve unutturmamak adına resim çalışmalarımı yapıyorum’’ dedi. Ayrıca Tayvan Kültür Metkezinin Duvarlarını boyuyarak. Bu dönem Mültecilerin yaşadıklarını Ölümsüzleştiriyorum.muhakkak ki savaşın kötü yüzünden Bütün indanlar nasibini aldı. Ama biz sanatçılar hem yaşam tarzımız , hemde yaşama bakış açışımız sebebiyle çok zor anlar yaşıyoruz. Başka bir ülkede yaşam mücadelesi verirken sanat icra etmek duygunu sanata dönüşürken, Zygmunt Bauman bu savaşta kullanılan iki stratejiyi Postmodernizm ve Hoşnutsuzlukları’nda şöyle ifade ediyor: “Biri antropofajikti: Yabancıları ‘yutarak’ ve ardından bunları metabolik olarak kişinin kendisinden ayırt edilemez bir doku haline dönüştürerek yok etmek. Bu, asimilasyon stratejisiydi: Farklıyı benzer kılmak, kültürel ya da dilsel ayrımları yumuşatmak, yeni ve her şeyi kuşatan düzene uyumluluğu besleyenler dışında tüm gelenekler ve bağlılıkları yasaklamak, bir ve sadece tek bir uyumluluk ölçütünü dayatmak. Diğer strateji ise antropoemikti: Yabancıları ‘kusmak’, düzenli sınırları dışına sürmek ve bunların içeridekilerle olan tüm iletişimlerini kesmek. görünür duvarlarının içine ya da görünmeyen fakat en az bu duvarlar kadar somut olan commensality (birlikte yemek yeme), (evlilik) (ticaret) yasaklarının ardına hapseden; ‘temizleyen’] bunları idare edilen ve edilebilen toprakların dışına süren ya da [bu iki önlem de uygulanamadığı takdirde] yabancıları fiziki olarak telef eden ‘dışlama’ stratejisiydi.”
Şiddet yüzünden evlerini terk etmeye itilen mültecilerin, ölüm tarlarından kaçarak sığınak arayan insanların akını, “ekonomik” göçmenlerin sabit akışını aştı. Avrupa kapılarına dayanan mülteci dalgasındaki sıçramanın nedeni, yıkılan ya da zaten yıkılmış olan devletler ya da devletsiz ya da dolayısıyla hukuksuz topraklar ve yalnızlığa terk edilen sanatçılar ressamlar heykel traşlar. Yalnızlığına terk edilen mültecilerle göçmenlerin karşısında sadece ırkçı politikacılar ve yabancı düşmanı toplumlar yok. Medyadaki “damga” haberciliği de kendisinden her zaman uyum beklenilen ancak geçmesi gereken sınavlar, bir türlü bitmeyen mültecinin çaresizliğini katlıyor. Affedersiniz ama bunlar kalpleri, aileleri ve unutulmasın, insan hakları olan, gerçek insanlar.”
Kültürlerini ana akım toplumunkinden farklı gören (ve bu farklılık gerek medya gerekse siyasetçiler tarafından her gün yüzlerine vurulan) mültecilerin, daha fazla sosyokültürel uyum sorunu yaşadığını ve daha da yalnızlaştığını söylemek şaşırtıcı olmaz. Kalış süresinin belirsizliği yalnızlık hissini artırırken, öte taraftan mevcut toplumun mültecilerin uyum sürecini kolaylaştıracak düzenlemelerde bulunması “anlaşmazlık” makasının kapanması için hayati öneme sahip. İnsanlar arasında bağ kurmak, gönüllü hizmetler vermek, yeteneklerini ortaya çıkarmak, eğitim ve iş imkânı sunmak, mültecilerin maruz kaldığı dışlanma ve izolasyon hissini azaltıyor. Bizler bu şartlarda sanat icra ediyoruz.Bİze bu imkanı saglayan Reyhanlı Kaymakamlığına. Reyhanlı Belediyesine, Tayvan Kültür Merkezi Aracılığıyla, Mültecileri kendi dertleri gibi gören Tayvan Halkına Mülteci halkının bir mensubu olarak Teşekkür Ediyorum.