TAYVAN KÜLTÜR MERKEZİ MÜZİK GÖKLE TOPRAK ARASINDA BİR AHENKTİR
img

TAYVAN KÜLTÜR MERKEZİ MÜZİK GÖKLE TOPRAK ARASINDA BİR AHENKTİR

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bulunan Tayvan Kültür merkezi, uyum Çalışma kapsamında sürekli olarak çocukları empoze etme çabasında.  Metkezin sanat çalışmaları yurt dışından gelen gönüllülerin yapmış oldukları aktiviteler. Hem eğlendiriyor, Hemde eğitiyor. Çocukların kendilerini ifade etmesi özgüven ve topluluk önünde sahne alması gibi çalışmalar. Sürekli tekrarlanıyor. Çocuklar hafta sonları  okul dışında kalan zamanlarını Müzik aktiviteleriyle gerçekleştiriyor. Tayvan Kültür Merkezi Koordinatörü PROF. DR CHIU CHEN YU Müzik konusunda yapmış oldukları uyum çalışması için şunları Söyledi;

Çocuklar doğumundan itibaren getirdikleri özellikleri ve yetenekleri, belirli dönemlerde göstererek anne ve babalara ipuçları verebilmektedir. Genetik faktörlerin etkisiyle müzikal yeteneğe sahip çocukların erken zamanında tespit edilerek uygun müziksel ortamın yaratılması, çocukların müzikal olarak gelişip yetiştirilmesinde çok önemli rol oynamaktadır. Anne-babalar çocuklarındaki farklı yeteneği fark eder ve koşullarını çocuklarına göre yönlendirirse, çocuktaki üstün yeteneğinin anlaşılmayıp farklı davranış içerisinde bulunulması çocuktaki yeteneği köreltir. Aile, çocuğunun müziğe karşı olan yeteneğinde farklılık gözlemlendiğinde; ona destek olmalı, sosyal yaşantılarını, eğitim koşullarını ona göre düzenlemelidir 

Yetenek sahibi olmanın doğuştan gelen bir özellik olduğu varsayılırsa, müzik yeteneğinin olması ya da olmamasında yine genetik etkisinin üzerinde durulabilir. Müzik yeteneğinden yoksun olmak olarak bilinen rahatsızlığa amüzi rahatsızlığı denir. Kalıtımsal olarak anne ve baba ile çocuğa geçmesi genlerle olan ilişkisi birçok araştırmaya konu olmuştur. Fakat burada asıl araştırılması gereken müzikal geliştirme dönemleridir. Ekonomi nobeli ödüllü Milton Friedman, müziğin başkentinde yaşamış Sigmund Freud, Tıp alanında çalışan Che Gevara gibi dünya çapında tanınmış kişiliklerin amuzi rahatsızlığı bulunmaktaydı. Bu rahatsızlık, müzikal becerilerde ciddi problem yaşamalarına neden olsa da normal hayatlarını etkilememiştir ..Müziksel yetenek, müziğin en önemli yapı taşları olan işitme, algılama ve bellek gibi alanlara yönelik bireyin doğuştan getirdiği gizil güçler olarak tanımlanabilir. Kişiler her yönleriyle bireysel farklılıklar göstermektedir. Bu bireysel farklılıklar, kişide aynı derecede ve aynı şekillerde bulunmamaktadır. Ancak müzik yeteneği kişiye göre farklılıklar gösterse de her insanda belirli oranlarda bulunmaktadır.

Son yıllarda farklı zamanlarda yapılan araştırmalar göstermektedir ki doğarken birlikte dünyaya getirilen genler, müzik yeteneği ve özellikle “herhangi dış bir referans (ölçüt) sesin yardımı olmaksızın herhangi bir sesi tanımlayabilme” olarak tanımlanan absolüt duyuşa sahip olmayı önemli ölçüde belirlemektedir 

az sayıda kişide bulunan ve çoğu durumlarda kalıtsal olduğu ve doğuştan geldiği kabul edilen; fakat son zamanlarda yapılan araştırmalarla çevresel etmenlere de bağlı olduğu anlaşılan absolüt duyuş (salt işitme) yeteneği, çok küçük yaşlarda müzik eğitimi almaya başlayanlarda daha erken ve kolay olarak ortaya çıkan bir özelliktir. Böylece, erken çocukluk döneminden başlayarak ilerletilen müzik eğitiminin önemi özellikle vurgulanmaktadır.

Yapılan birçok araştırmada Doğu Asya kökenli çocuklarda absolüt olma oranının fazla olduğu tespit edilmiştir. Buna ek olarak Doğu Asya’da erken yaşlarda müzik eğitimine daha çok önem verildiği ve “sabit do” yöntemi ile absolüt duyuşu geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıldığı da tespit edilmiştir.

•Yapılan tüm araştırmalarda absolüt duyuşa sahip olmanın en önemli iki etkeni kalıtım ve çevre olduğunu göstermektedir.

Ritmik babıldama dönemindeki çocuk, duyduğu bir şarkıya vücudu ile tepki verir; el çırpma, ayaklarını yere vurma ya da sallanma gibi tepkilerle ritimsel bir performans sergiler. Bu hareketler her zaman müziğin ritmiyle uyumlu olmayabilir. Ritmik babıldama döneminin sonlarına doğru çocuk şarkıların ritmine uyum sağlayarak hareket etmeyi öğrenir. Çocuklar yetişkinlerin müzik anlayışından farklı bir müzik anlayışına sahip olabilirler, bu durum çocukların performansının yetişkinlerin standartlarına göre doğru olup olmadığıyla ilgilenmemelerini açıklayabilir (Holahan, 1984). Müzik davranış bilimcilerine ve eğitimcilerine göre müziksel güçlerin biçimlendirilmesi açısından çok önemli görülen diğer bir dönem 9 ile 12 yaşlar arasıdır. Çünkü hızlı bir gelişim içinde biçimlenen bireysel müzik yetenekleri en yüksek noktaya bu yaşlarda ulaşır.




İlginizi Çekebilir